'Türk Siyaseti' nereye gidiyor?

30 Haziran 2023 Saat: 03:58
Talha Tekin
Bir süredir yoğun gündemle birlikte yazılarıma ara vermiştim. Bu süreçte iç siyasette ve dış dünyada yaşanan gelişmeleri yakından takip ettim. Dış politika ve dünyada yaşanan gelişmeleri bir başka yazımda ele alacağım.

14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Millletvekilliği Seçimleri'ne giden süreçte ülkede fazlasıyla gergin bir hava hakimdi. Gördüğüm kadarıyla hiçbir dönem milletimiz siyasete bu denli ilgi ve alakasını göstermemiştir. Sokaktan pazara, spor müsabakalarından birçok alana, hemen hemen her hanede gerçekleştirilecek olan seçim ana gündem olarak karşımıza çıkmaktaydı. Aslında çok uzun bir zamandan sonra muhalefetin, iktidarın çokça önünde ve güçlü göründüğünü söylemek lazım. Seçime girilirken bu kadar güçlü ve önde gözükmesinin temel sebeplerinde ekonomi, mülteci sorunu ve diğer nedenler bulunmaktaydı. 14 Mayıs tarihinde millet (!) vekili olanlar belirlenmiş, cumhurbaşkanı seçimleri ise 28 Mayıs tarihine kalmıştır.

Yine seçim atmosferinde partilerin terör sorunu üzerinden propaganda ve karşı propaganda ürettikleri görülmüştür. HDP'nin farklı bir çatı altında girdiği Yeşil-Sol Parti ve HÜDA-PAR üzerinden fazlasıyla tartışmalar dönmüştür. Aslında bu iki partinin de yurtdışında herhangi bir ülkede siyaset yapabilmesi mümkün değildir. Çünkü diğer ülkelerde, bu iki parti çoktan yasaklanır, yöneticileri de siyasi yasaklı haline gelirdi. Bu partilere oy veren seçmenleri elbette bir kenara koymak lazım çünkü bir parti seçime girebiliyorsa ona oy verenleri veya onunla ittifak yapanları da eleştirmek makul bir davranış olmaz. Yıllardan beri farklı terör örgütleri bir şekilde gerek sınırlarımız içerisinde gerekse sınır ötesinde ülkemiz aleyhine faaliyetlerini devam ettirmektedir. Son 20-30 yılda ise terörizmin siyasallaşması söz konusudur. Bu siyasallaşma üzerinden de Türk siyaseti erozyona uğramaktadır. Elbette Türk siyasetindeki erozyonu sadece terör konusu üzerinden değerlendiremeyiz. Türkiye'de siyaset yapma ve siyaset üretme biçimi birçok farklı amaçlar da gütmektedir. Amacının millet çıkarının olmadığı her senaryoda siyaset tamamıyla rantın dağıtımından ibaret olarak karşımıza çıkacaktır. Haliyle bu siyasi atmosferde vatandaşın istediği değil, ülkede oluştuğunu gördüğüm 'siyasi elit' tabakanın sözleri ve eylemleri belirleyici olmaktadır. En basit örneğine gelecek olursak cumhurbaşkanlığı seçiminin bir adayı Recep Tayyip Erdoğan, bir millet adayı olarak ortaya çıkmaktayken; muhalefet adayı Kemal Kılıçdaroğlu dayatma sonucu adaylığını açıklamış ve seçim sonuçları itibariyle siyasi kariyerindeki yenilgilerine bir yenisini eklemiştir. Şunu ifade etmek istiyorum; birçok köşe yazarının yaptığı gibi bir siyasi partiyi ya da lideri yüceltmek,eleştirmek adına bu yazıyı yazmıyorum; ülkemizde var olan gerçekleri aktarmak ve millet vicdan ve iradesini okuyucularla paylaşmak adına yazıyorum.

Muhalefet adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dayatma neticesinde aday olduğunu söyledim çünkü gerek normal anketlerde gerek sosyal medyadaki anketlerde gerekse sokağa çıktığınızda "Muhalefetin adayı kim olsun?" sorusuna cevap aradığınızda "Ekrem İmamoğlu" veya "Mansur Yavaş" isimlerinin Kemal Bey'den önce geldiğini hemen hemen herkes görmüştür, duymuştur. Kemal Kılıçdaroğlu ve oyu %3'ü geçmeyen partilerin liderleri bu iki isimden birini aday olarak göstermemiş nitekim sonuç itibariyle vatandaş tercihini mevcut cumhurbaşkanından yana kullanmıştır. Ortada muhalefet ve özellikle CHP adına bir hezimet olduğunu söylemek mümkündür. Cumhuriyet Halk Partisi, milletvekilliği sayılarında kayıp yaşamış yukarıda bahsettiğim üzere muhalefetin oldukça güçlü girdiği bir seçimde mevcut cumhurbaşkanının bir kez daha seçilmesini sağlamışlardır. İlginçtir ki, R.Tayyip Erdoğan bile bu muhalefet anlaşıyını eleştirmiş bir başka tabirle rakipsiz olduğunu görmek kendisi için de oldukça sıkıcı bir hal almıştır. Herhangi bir demokrasi ortamında ana muhalefet partisinin liderinin seçim sonuçları açıklandığı an makamından istifa etmesi gerekmektedir. Bugün tekrardan iktidarı ayakta ve güçlü bir konumda olmasını sağlayan yapı muhalefetin kendisinden başkası değildir. Türkiye'de siyaset özellikle muhalefet tekrardan ve Türk milleti tarafından dizayn edilmelidir. Artık siyasi elit'in değil vatandaşın söylediklerine kulak asılmalıdır. Gelecek dönemlerde bunu yapmayanların kayba ve zarara uğrayacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Nitekim kötü liste ve milletvekili adaylarıyla yola çıkan partiler cevabını sandıkta almıştır. Örneğin Kocaeli'de AK Parti listelerinin yeterince iyi olmadığı sıkça konuşulan konular arasındadır. Seçim öncesi yakın çevreme yaptığım tahminlerde milletvekili sayılarında 6 AK Parti, 5 CHP, 1 MHP,1 İYİ Parti, 1 Yeşil Sol Parti tahmininde bulunmuştum. Sonuç itibariyle 1 milletvekili çıkaran Yeniden Refah Partisi bana göre sürpriz yapmıştır. CHP ve diğer muhalefet partileri ise kazanabileceği 1 vekili de kazanamamıştır. Cumhur İttifakı ise yerini Kocaeli'de korumuştur. Ancak bu, yerel seçimlerde rehavetin önünü de kesinlikle açmamalıdır çünkü muhalefetin yanlış stratejisi biraz da bu sonuçlara sebep olmuştur. Bu sözlerim hem Kocaeli için hem de Türkiye için geçerlidir.

Genel olarak siyaseti okumaya çalışırken düz bakmamak gerekiyor. Siyaset bir bilim alanıdır. Siyaseti günlük hesaplarla veya fazla iyimser bir şekilde yorumlamak yenilgiden başka bir şey getirmez. Birçok şehirde iki ittifakın da strateji hataları oldukça göze çarpmıştır. Bazı yerlerde ittifak olarak girip tek aday veya tek liste çıkarmak, bazı yerlerde ise ittifakların çoklu aday ve liste göstermesi gerekirdi. Bunları elbette tek tek yazmayacağım çok uzun bir konu. Bu seçimle birlikte vatandaşın demokrasi kavramına ilgisi oldukça artmıştır. Gelecek seçimlerde vatandaşın düşüncesinin aksi yönünde hareket edenler cevabını her zaman olduğu gibi sandıkta alacak ve Türk siyasi hayatından kopacakları öngörülmektedir. Özellikle yerel seçimlerden sonra ana muhalefet partisinin ve diğer muhalefet partilerinin komple değişime uğrayacağını düşünüyorum. Temennim de bu yönde olacaktır. Çünkü böyle bir siyasi atmosferde demokrasinin varlığından veya demokrasinin gelişiminden söz etmek pek mümkün gözükmemektedir. Bir başka değinmek istediğim konu ise siyaseti "at pazarına" çevirmek, fırsatçılıkla kendini konumlandırmak isteyenler olacak. Bu kişiler de orta ve uzun vadede kazanamazlar. Eğer sahiden samimiyseniz vatandaşın tavrına göre tavır alırsınız ve bu doğrultuda hareket edersiniz, karşılığını da bu millet verir. Yukarıda millet(!) vekili ifadesini kullanmamın sebeplerinden biri de bu saydığım sebeplerden dolayıdır...

Gerçekleşen seçimlerin ülkemiz adına hayırlı olmasını diliyorum. Önümüzdeki dönemde birçok değişimin yaşanacağını düşünüyorum...

YORUMLAR

Lütfen Resimdeki kodu yazınız

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları